MİMARLAR ODASI'NDAN 17 AĞUSTOS'UN YILDÖNÜMÜNDE BASIN AÇIKLAMASI
Mimarlar Odası, 17 Ağustos depreminin yıldönümünde bir basın açıklaması yaptı.
99 depreminin 9. yılındayız...
Yaşamsal sorumluluklarımız bilincinde olarak 9 yıldır, yaşanan felaketin nedenleri ve çözümleri hakkında çok söz söyledik, yazdık, duyurduk, yetkililere ilettik ve hâlâ...
Sesimizi duyan olmadı ve artık sözün bittiği yerdeyiz...
Ne yazık ki;
1999 yılında yaşanan depremlerde büyük kayıplara neden olan; kentleşme, planlama ve yapılaşma süreçlerimize ilişkin hiçbir sorunumuz çözümlenmedi...
Evrensel bir hak olan, "sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkımız"hâlâ ciddiye alınmıyor...
Sağlıklı ve güvenli yaşam çevreleri oluşturmak için afet ve diğer tüm etkenleri gözetmesi gereken ve bu anlamda anayasal bir görevi bulunan merkezî ve yerel kamu yöneticilerimiz, geçen yıllara rağmen bu görevlerini ve afet bağlamındaki sözlerini hayata geçirmediler...
1999 depremlerinin yıkıcı etkisinin ardından sağlıklı yaşam alanları için, ciddi zihinsel ve yapısal bir dönüşüm geçireceğini ümit ettiğimiz kamu yönetimi; toprak rantına dayalı politikaları hâlâ sürdürüyor...
Küresel sermayenin yönlendirdiği imar değişimleri kentlerimizi tehdit ediyor, afete yönelik değişmesi beklenen kentleşme politikamız yerine, afete rağmen yapılan "kentsel dönüşüm" denilen yeni imar operasyonları sürüyor ve tüm değerlerimiz ulusal-uluslararası yağmaya açılıyor...
Yapılaşmamız; parçacı-günlük yaklaşımlarla ele alınıyormuş görüntüsü verilirken, ilgili mevzuatımız, yapılan sayısız yasal düzenlemelerle ve yasa girişimleriyle giderek karmaşıklaştırılmaktadır. Bütünsel olmayan ve sürekli değişen bu gelişmeler, aslında yalnızca "kentsel yağmanın" önünün daha da açılmasını hızlandırmaktadır.
Anayasal ve evrensel bir hak olarak, sağlıklı yaşam alanlarımız için; planlama kararlarından başlayan tasarım, uygulama, denetim ve kullanım süreçlerinden oluşan yapı üretim sürecine ilişkin bütünsel bir sistemimizin hâlâ bulunmamasının nedeni bu anlayış, yani değiştirilmeyen imar politikalardır.
Ancak sorumlular, bu yıl da geçen dokuz yılda olduğu gibi, 17 Ağustoslar, 12 Kasımların acıları üzerinden popülist söylemlerle kamuoyuna tekrarlana tekrarlana anlamını yitiren mesajlarını yineleyecekler. Anma törenlerinde kendi suçlarından arınmaya çalışacaklar...
Oysa sözleri bitti...
Bir kez daha diyoruz ki;
Kamu otoritesi eliyle yapılan imar yanlışlarına son verilmelidir.
Yapılı çevrenin oluşumuna ilişkin yasaların, parçacıl düzenlemelerle sorumsuzluk zinciri yaratmak yerine tek bir yasa bütünlüğü içinde düzenlenmesi gerekmektedir.
Planlama süreci bütünselliğe kavuşturulmalı, kurumlar arası yetki karmaşasına son verilmelidir.
Acil gereksinim; "kentsel dönüşüm operasyonları" değil, yaşam çevrelerinin sağlıklı ve güvenli hale getirilmesi ve kentsel yapı stokunun iyileştirilmesidir.
Kamu yönetimi afet olgusunu bütünsel olarak ele almalı, kentlerin afetlere hazırlanması ve olası zararların en aza indirilebilmesi amaçlı yeni bir yönetim anlayışı geliştirilmelidir.
Yapı sürecindeki denetim, yapı üretiminin her aşamasında; malzemesinden yüklenicisine kadar uzanan bütünsellikte ele alınmalıdır.
Yapı denetim sistemi bu bütünsellikte ele alınarak, diğer kamu denetimleri, mali denetim (sigorta) ve planlama süreçleriyle ilgili yasal düzenlemelerle desteklenmeli, bütün etkenleri birlikte değerlendiren yapı norm ve standartlarına bağlı olarak "kalite güvence sistemi" oluşturulmalıdır.
Geçen süreçteki sorumluluk silsilesinin belirsizliği, adli sistemin ve bilirkişilik kurumunun yetersizliği, mesleki açıdan yasal olarak ihtisaslaşmanın olmayışı ile yaşanan karmaşanın yeniden yaşanmaması için yasal belirsizliklerin ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Afet öncesi ve aynı zamanda sonrasına hazır olabilmek için yeni afet politikaları ve afet yönetimi geliştirilmelidir.
Söylenenler hep aynı...
Söz yine bitti...
Sözün bittiği yerde artık susmak ve tüm meslek disiplinlerinin ve halkın katılımı ile harekete geçmek gerekir...
Bu nedenle bir kez daha diyoruz ki;
Kamu yönetiminden, birey ve toplum olarak sağlıklı ve güvenli bir yaşam hakkımızı talep etmek; kent, kültür, demokrasi ve mimarlık politikası için gerekli olduğu kadar, afetler politikasının da temelini oluşturmaktadır.
Bu anlamda yaşanan afetlerin son olması için daha fazla geç olmadan, bir an önce çağdaş planlama ilkelerine uygun, afete duyarlı bir yapılaşma politikasını hayata geçirme ve gereken mevzuat düzenlemelerini bir an önce gerçekleştirerek yasalaştırma taleplerimize yönelik olarak, 2009 yılında da aynı şeyleri bir kez daha yaşamamak için tüm toplumsal güçleri ortak bir süreci yeniden örgütlemeye çağırıyoruz.