TMMOB 45. DÖNEM I. DANIŞMA KURULU TOPLANTISI GERÇEKLEŞTİRİLDİ

29.09.2018

45. Dönem TMMOB I. Danışma Kurulu toplantısı, 29 Eylül 2018 tarihinde TMMOB Teoman Öztürk Öğrenci Evi ve Sosyal Tesisi'nde gerçekleştirildi.

Danışma Kurulu, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz’ın açış konuşmasıyla başladı. Ardından TMMOB Genel Sekreteri Dersim Gül, TMMOB Olağan Genel Kurulu sonrası TMMOB’ye bağlı Odalar, İl Koordinasyon Kurulları, örgüt içi toplantıları, etkinlikler ve yayınlar konusunda geniş kapsamlı bir sunum yaptı.

300’e yakın TMMOB Yöneticisinin  katıldığı toplantıda sırasıyla; Danışma Kurulu üyeleri Eyüp Muhçu (MO), Tevfik Peker (MMO), Hüseyin Hakan (HKMO), Yunus Yener (MMO), Gülin Onat Bayır (BMO), Hüseyin Alan (ŞPO), Ali Salman (MO), Doğan Hatun (TMMOB Diyarbakır İKK Sekreteri), Kemal Zeki Taydaş (GIDAMO), Ali Uğurlu (KMO), Mehmet Soğancı (TMMOB YK eski BAŞKANI - MMO), İlhan Demiröz (ZMO), Battal Kılıç (MMO), Yılmaz Eren (HKMO), Kenan Seçkin (TMMOB Gaziantep İKK Sekreteri), Hasan Kemal Öztürk (MMO), Cevahir Efe Akçelik (TMMOB İstanbul İKK Sekreteri), İbrahim Saral (EMO), Bedri Tekin (MMO), Neşet Aykanat (TMMOB Eskişehir İKK Sekreteri), Alaaddin Eksin (MMO), Işık Gürbulak (EMO), Zeki Arslan (MMO), Aysel Can Ekşi (MO), Kadir Dağhan (GIDAMO), Hüseyin Kargın (MO), Doğan Albayrak (MMO) ve Saadet Çağlın(KMO) konuştu.

"TMMOB 45. Dönem Çalışma Programı, Devlet Denetleme Kurulu mevzuatında yapılan değişikler ile mücadele, TMMOB çalışmaları, ülkemizde yaşanan sürecin değerlendirilmesi” gündemiyle toplanan I. Danışma Kurulunda TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz'ın açılış konuşması şöyle:
 

 

Sayın Başkanlarım,

Sayın Onur ve Denetleme Kurulu Üyeleri,

Birlik ve Odalarımızın Değerli Yöneticileri,

Sayın Meslektaşlarım

45. Dönem 1. Danışma Kurulu toplantımıza hoş geldiniz. Hepinizi şahsım ve TMMOB Yönetim Kurulu adına selamlıyor ve katılımlarınızdan dolayı teşekkür ediyorum.

Başta içinde bulunduğumuz bu güzel mekana adını veren Teoman Öztürk olmak üzere, bugüne kadar TMMOB mücadelesine emek vermiş, TMMOB adını ülkemizin tarihine yazmış tüm arkadaşlarımıza selam olsun diyerek 45. Dönem 1. Danışma Kurulu toplantısını açıyorum.

Sevgili Arkadaşlar,

45. Olağan Genel Kurulumuzu bundan 4 ay önce gerçekleştirdik ve bu 4 aylık kısa süre içerisinde ülkemizde çok büyük bir dönüşüm yaşandı. Genel Kurulda yürüttüğümüz tartışmalarda ve Genel Kurul Sonuç bildirgesinde, 24 Haziran Seçimlerinin basit bir seçim olmadığını, oylanacak olanın ülkedeki parlamenter demokratik rejim olduğunu açık biçimde dile getirmiştik. 

24 Haziran seçimleri öncesinde ve sonrasında yaşananlar, seçimlere ilişkin uyarı ve öngörülerimizde ne denli haklı olduğumuzu bir kez daha gösterdi. OHAL koşulları altında, antidemokratik bir seçim yasasıyla ve sandık güvenliği hiçe sayılarak yapılan seçimlerde İktidar Partisi istediği sonuçları elde etti. 

24 Haziran’da gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte, Türkiye Cumhuriyeti’nin belirli bir tarihsel dönemi tümüyle sona erdi. Güçler ayrılığı esasına dayalı parlamenter rejim kaldırılarak, yasama, yürütme ve yargı erklerinin cumhurbaşkanında toplandığı yeni bir rejim kuruldu. Hepiniz biliyorsunuz seçimler sonrasında yapılan kutlamalar ve mazbata etkinlikleri, seçim galibiyeti kutlamasından çok yeni bir rejim kuruluşu kutlaması biçiminde gerçekleştirildi. Onlarca yurttaşımızın hayatını kaybettiği Çorlu Tren Kazası bile Erdoğan’ın kutlamalarının önüne geçemedi.

Seçim sonuçlarının kesinleşmesi sonrasında birbiri ardına yayınlanan kararnamelerle ülkenin idari yapısını tümüyle yeniden biçimlendirildi. Ülkenin adeta omurgası niteliğindeki bakanlıklar, genel müdürlükler, kurumlar, kuruluşlar, yasalar, yönetmelikler birer kararname ile kaldırıldı. Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle tümüyle Tek Adam’a bağımlı yepyeni bir idari yapılanma inşa edildi. Bu inşa süreci halen devam ediyor.

Yapılan düzenlemeler arasında, Anayasa’nın 135. maddesi uyarınca özel kanunlarla kurulan, TMMOB gibi kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarıyla ve meslek alanlarımızla ilgili birçok kanunda yapılan değişiklikler de bulunmaktadır. Bu değişikliklerin bütününe baktığımızda amacın, TMMOB gibi meslek örgütlerinin, emek örgütlerinin, hatta üniversitelerin kamuya ilişkin politika üreten kurul ve kurumlarda yer almasının tamamen engellenmek istendiği görülmektedir. Kamu adına söz söyleyecek, politika önerecek kurum ve kuruluşların kamu yönetimiyle tüm bağı kesilmiştir.

Bu değişikliklerden en önemlilerinden birisi, Devlet Denetleme Kurulu’nun yapısı, işleyişi ve yetkileri hakkında yayınlanan 5 Numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesidir. Devlet Denetleme Kurulunu bir denetleme organı olmaktan çıkartarak adeta yargı organı haline getiren bu kararnameyle, Birliğimiz ve diğer emek-meslek örgütleri baskı altına alınmaya çalışılmaktadır.

Hatırlayacağınız üzere geçtiğimiz çalışma döneminde 12 Eylül döneminde kuruluş kanunumuza eklenen ancak hiç uygulanmayan “meslek kuruluşlarının idari ve mali denetimi” ile ilgili kanun maddesini kullanarak Birliğimiz ve Odalarımızı vesayet altına almaya çalışmışlardı. 

Hiç kuşkusuz DDK’nın görev ve yetki alanını maksadını aşacak şekilde genişleten bu yeni düzenleme de emek ve meslek örgütleri üzerinde tahakküm kurma yönünde sürdürülen politikalara hizmet etmek üzere yapılmıştır.

Ancak bilinmelidir ki baskılar karşısında boyun eğmeyecek, emeğimize, mesleklerimize, meslek alanlarımıza ve meslek örgütlerimize yönelik her türlü etkisizleştirme, tasfiye etme ve cezalandırma girişimine karşı mücadeleye devam edeceğiz.

Sevgili arkadaşlar,

Ülkenin idari yapısı bu denli köklü biçimde değişirken, toplumun büyük bir baskı altında tutulmaya devam ediliyor.

15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından 3 aylığına ilan edilen ve kısa bir dönem süreceği ifade edilen OHAL tamı tamına 2 yıl sürdürüldü. Bu iki yıl boyunca çıkarılan kararnamelerle onlarca yasal değişiklik ve idari düzenleme yapıldı; aralarında mühendis, mimar ve şehir plancısı meslektaşlarımızın da olduğu 135 binin üzerine kamu çalışanı sorgusuz sualsiz işlerinden atıldı; yüzlerce kurum ve kuruluş kapatıldı. OHAL gerekçesiyle en temel hak ve özgürlükler kullanılamaz hale getirildi.

Olağanüstü hal rejimi 20 Temmuz 2018 tarihi itibariyle sona erdi. Fakat OHAL kaldırılmadan yapılan yasal düzenlemelerle OHAL fiilen 3 yıla çıkarılmış oldu. Her 3 ayda bir OHAL’i uzatmak yerine, 3 yıl sürecek bir fiili OHAL düzeni ilan edilmiş oldu.

Yeni düzenlemeyle toplantı ve gösteri yasakları, sokağa çıkma yasağı, şehre giriş-çıkış yasağı, ihraçlar, uzun gözaltı süreleri gibi pek çok uygulama Valiler ve Merkezi idare tarafından OHAL dönemindekine benzer biçimiyle uygulanmaya devam edecek. Biliyorsunuz 19 Eylül’de Ankara’da gerçekleştirmek istediğimiz basın açıklaması bile bu yeni yasaya dayanarak Valilik tarafından keyfi biçimde yasaklandı. Ankara’da bırakın basın açıklamasını halka açık konser düzenlemek bile yasak durumda.

Bilinmelidir ki, yasa ile tanınan bu yetkiler ve uygulamalar, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, çalışma hayatına ilişkin Avrupa Sosyal Şartı ve BM İLO Sözleşmeleri gibi uluslararası insan hakları sözleşmelerine aykırıdır. 

Ülkemizin ihtiyacı OHAL’in süreklileştirilmesi değil, demokrasi ve özgürlüklerin sınırlarının genişletilerek, OHAL ve KHK rejimi ile yaratılan hak kayıplarının ortadan kaldırılmasıdır.

Sevgili arkadaşlar

Seçimden hemen sonra enflasyondan işsizliğe, yoksullaşmadan ekonomik durgunluğa kadar hayatlarımızı her alanda kâbusa çeviren kapsamlı bir ekonomik krizle karşı karşıya kaldık. Yaşanan krizin nedeni dış güçlerin oyunu ya da ABD ile yaşanan rahip krizi değildir. Krizin nedeni, üretim yerine ranta, sanayileşme yerine inşaata, teknoloji yerine betona, planlı kalkınma yerine sıcak para akışına dayalı neoliberal ekonomi politikalarıdır. 

Borçlanarak büyüme anlayışına dayalı bu politika Türkiye’de düzenli olarak krizlere yol açmaktadır. Bugün de AKP’nin dış kaynaklara dayalı büyüme anlayışı sürdürülemez  hale gelince döviz kuru yükselmiş, kurdaki yükseliş tamamı ithalata dayalı ekonomideki fiyatların ve enflasyonun artmasına neden olmuş, artan enflasyonu dizginleyebilmek için yapılan faiz artışları da ekonomik durgunluğu ve iflasları beraberinde getirmiştir. 

Krizi anlamak için TÜİK’in şaibeli rakamlarına bakmaya hiç gerek yok. Krizin anlamı birbiri ardına kapanan dükkanlardır, marketlerde sürekli yapılan zamlardır, ödenemeyen borçlardır, evlere gelen hacizlerdir. Krizin anlamı halkın yaşamının giderek sürdürülemez hale gelmesidir.

“Bizde kriz yok, manüplasyon var” açıklamaları Erdoğan’ın yaşamıyla, bizlerin yani halkın dünyasının aynı olmadığının bir itirafı olarak görülebilir. Uzun süreden beri iki ayrı Türkiye manzarası öne çıkıyor:

Bir yanda, borçlarını ödeyemediği için Meclis kapısında kendisini ateşe verenlerin Türkiyesi var; diğer yanda aynı meclis kapısında milyonlarca liralık lüks aracıyla geçerek gazetecilere gösteri yapan milletvekillerini dünyası var.

Bir yanda, büyük zorluklarla, 1600 lira asgari ücretle ailesini geçindirmeye çalışanların Türkiyesi var; diğer yanda ejder meyveli kokteyleler eşliğinde yapılan saray kokteylleri Türkiyesi var.

Bir yanda, birbiri ardına iflas eden ve borçlarını yapılandırmak için mahkemelere başvuran şirketlerin Türkiye’si var; diğer yanda yandaşlara akıtılan kamu kaynaklarının Türkiyesi var.

Bir yanda 6 aydır maaş alamadığı için, tahtakurularıyla dolu yatakta yatmak zorunda kaldığı için, her gün iş cinayetleriyle karşı karşıya geldikleri için canlarına tak eden 3. Havalimanı işçilerinin yaşamı var; diğer yanda 500 milyon dolarlık özel uçak alan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaşamı var.

Bir yanda, çocuğuna okul üniforması alamadığı için üzüntüsünde intihar eden yoksul babaların Türkiyesi var; diğer yanda bu kederli yoksulluk haberini yapan muhabiri göz altına alan egemenlerin Türkiyesi var.

Kendileri lüks ve şatafat içerisinde, saraylarda yaşayanların halkın içinde bulunduğu krizi görmesi, anlaması beklenemez.

Sevgili Arkadaşlar,

Az önce de dediğim gibi, Türkiye bir krizler ülkesidir ve maalesef bugüne dek yaşanan ekonomik krizlerin faturası her zaman halka çıkarılmıştır. Ekonomi her sıkıştığında başta eğitim ve sağlık olmak üzere sosyal harcamalarda kısıntıya gidilmekte, kemer sıkma adı altında halkımız daha da yoksullaştırılmaktadır. Orta Vadeli Program gösteriyor ki, önümüzdeki dönemde bizleri, ücretlerin daha fazla baskı altına alınması, vergi artışları ve zamlar beklemektedir. 

Krizin sorumluları emekçiler, işçiler, emekliler, çiftçiler, memurlar değildir, bedelini de onlar ödememelidir. Bedel ödemesi gereken, halkın vergileriyle oluşturulan bütçeyi başta saray giderleri ve örtülü ödenek harcamaları olmak üzere sorumsuzca harcayan iktidarın ta kendisidir.

Neoliberal politikaları sürdürmekte ısrar ederek bu krizden çıkılamayacağı açıktır.

Bu yanlış politikalar bir an önce terkedilerek, rant ekonomisi yerine üretim ekonomisinin, sermaye öncelikleri yerine kamusal çıkarların, lüks ve savurganlığa dayalı yönetim anlayışı yerine tasarrufların, günü kurtarma anlayışı yerine planlı kalkınmanın hedeflendiği bir yönetim anlayışı benimsenmelidir.

Devlet bütçesi üzerindeki yükü her geçen gün artan Kamu Özel İşbirliği modeliyle yürütülen projeler yeniden düzenlenmeli, henüz başlanmamış olanları iptal edilmelidir.

Halkın ihtiyaçlarından ziyade yandaş inşaat şirketlerine rant aktarmayı amaçlayan, kamu kaynaklarının gereksiz israfına yol açacak Kanal İstanbul gibi projelerden derhal vazgeçilmelidir.

100 Günlük İcraat Programı tümüyle gözden geçirilerek, kamu kaynaklarını israf eden harcamalar ve projeler durdurulmalıdır.

Emekçilerin alın teriyle kurulan İşsizlik Fonu’nda toplanan paralar amacı dışında kullanılmaktan vaz geçilmeli ve kriz döneminde işsiz kalan emekçilerin ve ailelerinin hayatlarını sürdürebilmeleri sağlanmalıdır.

Ülkenin bütün kamusal varlıklarının kontrolüne verildiği Varlık Fonu’nun bütün faaliyetleri durdurulmalı, ülke kaynaklarının kriz gerekçesiyle yağmalanmasına engel olunmalıdır.

Son dönemde özellikle ABD ve Rusya ile yapılan milyarlarca dolarlık askeri anlaşmalar iptal edilmelidir.

Krizden çıkış, emperyalist güçlerin, uluslararası tekelleri, çok uluslu şirketlerin isteklerine boyun eğmekle değil, halkın genel çıkarını gözeten, emekten yana kamucu bir anlayışı hayata geçirmekle mümkündür.

TMMOB olarak bizler, yaşadığımı bu derin krizin faturasının emekçilere ödettirilmemesi için, halktan yana kamucu politikaları savunacak, bu doğrultuda emek ve meslek örgütleriyle yan yana mücadele edeceğiz. 

Bu kapsamda Çarşamba günü DİSK, KESK, TMMOB ve TTB olarak kamuoyuna mücadele kararlılığımızı  belirten ve tüm toplumsal muhalefeti mücadeleyi yükseltmeye çağıran bir bildiri yayımladık. Önümüzdeki hafta içerisinde İstanbul ve Ankara’da emek ve meslek örgütlerini, demokrasi güçlerini davet ettiğimiz geniş katılımlı toplantılar düzenleyeceğiz.

Sevgili Arkadaşlar,

45. dönemimizin ilk Danışma Kurulu toplantısı üç gündem maddesinden oluşuyor. İlki “TMMOB 44.Dönem Çalışma Programı”, ikincisi “Devlet Denetleme Kurulu mevzuatında yapılan değişikler ile mücadele”, üçüncüsü ise “TMMOB Çalışmaları ve ülkemizde yaşanan sürecin değerlendirilmesi”.

TMMOB 45.Dönem Çalışma Programımızı da her zaman olduğu gibi, bilim ve tekniğin ışığında kamusal değerlerin korunması, üretim ve mücadeleyi esas alan bir anlayışla hazırladık. Çalışma Programımızı geçmiş dönem çalışma programlarının bir devamı olarak, Genel Kurul Sonuç Bildirgemiz ve Genel Kurul kararlarının yol göstericiliğinde oluşturduk.

Teoman Öztürk ve arkadaşlarından devraldığımız anti-emperyalist, demokratik, halkçı, toplumcu anlayış önümüzdeki dönem çalışmaları boyunca en büyük rehberimiz, kutup yıldızımız olacaktır. 

Bu anlayışla Birliğimiz 45. Çalışma Döneminde de, Genel Kurulumuzda 10 başlıkta kararlaştırıdığı üzere;

  1. Anayasal Demokrasi ve Sosyal Hukuk Devleti için,
  2. Laiklik için ,
  3. Kürt Sorununda Demokratik Çözüm ve Barış için 
  4. Emperyalizmin ve İşbirlikçilerinin Ortadoğu’yu Kan Gölüne Çeviren Politikalarına Karşı Barış ve Bağımsızlık için,
  5. Doğanın, Kentlerin ve Yaşam Alanlarının Rant Talanına Karşı Korunması için,
  6. TMMOB ve Meslek Birliklerinin Yasalarını Değiştirmeyi Amaçlayan Girişimlere Karşı Durmak için,
  7.  İşçi Sağlığı-İş Güvenliği ve İş Cinayetlerini Önlemek için,
  8. Kadın ve Çocuklara Yönelik Sömürü, İstismar, Taciz, Tecavüz, Cinayetlere Karşı Durmak ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği için 
  9. Esnek, Güvencesiz, Kuralsız Çalışma Biçimlerine Karşı İnsanca Bir Yaşam İçin
  10. Ücretli, İşsiz, Emekli, Serbest  Çalışan tüm  Meslektaşlarımızın Hak ve Çıkarlarını  Savunmak İçin 

Toplumun en geniş kesimleriyle yan yana gelerek mücadelesini yükseltecektir.

Birliğimiz 45. Çalışma Döneminde de; tek adam rejimine karşı demokrasiyi, baskılara karşı özgürlüğü, savaşa karşı barışı, ayrımcı politikalara karşı bir arada yaşamı, gericiliğe karşı laikliği, emperyalizme karşı tam bağımsızlığı, neoliberal uygulamalara karşı kamuculuğu, zorbalığa karşı insanlık onurunu savunacaktır.

Bildiğiniz gibi Birliğimiz, tüm çalışmalarını bütünlüklü bir mücadele ve kolektif bir çalışma anlayışıyla sürdürmektedir. Önümüzdeki dönemdeki çalışmalarımız bu bütünlüklü ve kolektif anlayışın ürünü olacaktır. Birlik bünyesinde Odalarımızın katılımıyla oluşturduğumuz toplantılar sonucu Oda Merkezlerinden İl Koordinasyon Kurullarımıza kadar TMMOB bütünlüğünün tümünü harekete geçirecek bir çalışma programı oluşturmaya çalıştık. 

Bu çalışma programına yön verecek  TMMOB Yönetim Kurulunu besleyecek bir çok çalışma grubunu da  Odalarımız tarafından önerilen temsilcilerden oluşturduk. Çalışma Gruplarımızın tamamı Danışma Kurulumuz öncesinde il toplantılarını ve görev dağılımını yaptı.

Birliğimize bağlı Odaların ortak çalışma alanlarının hemen hemen tamamında merkezi etkinlikler düzenlemeyi Çalışma Programımıza aldık.

Bu çerçevede diğer Odalarımızın da katkısıyla,

Enerji Sempozyumu’nu ➔ Elektrik Mühendisleri Odasının

Sanayi Kongresi’ni ➔ Makina Mühendisleri Odasının

Coğrafi Bilgi Sistemleri Kongresi’ni ➔ Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasının

Dünya Gıda Günü Sempozyumu’nu➔ Gıda, Kimya ve Ziraat Mühendisleri Odalarımızın, 

Planlama Süreçleri ve Mekânsal İlişkiler Sempozyumu’nu ➔ Mimarlar, Şehir Plancıları, Peyzaj Mimarları ve İç Mimarlar Odasının,

İklim Değişikliği Sempozyumu’nu➔Çevre, Meteoroloji Mühendisleri ve ilgili Odalarımızın, 

Yer Bilimleri Sempozyumu’nu ➔ Maden, Jeoloji, Jeofizik ve Petrol Mühendisleri Odalarımızın

Yapı Denetimi Sempozyumu’nu ➔ Yapı Denetiminde Hizmet Sunan Odalarımızın

Kamusal Bakış Sempozyumu’nu ise tüm Oda Temsilcilerinden oluşturulacak bir sekreterya aracılığıyla yürüteceğiz.

Yine Birliğimiz bünyesinde Oda temsilcilerinden oluşturduğumuz çalışma grupları aracılığıyla

TMMOB Kadın Kurultayı, ➔ (TMMOB Kadın Çalışma Grubu)

OHAL KHK’ları ile İhraç Edilen Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Çalıştayı ➔ (KHK ile İhraç Edilen Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Çalışma Grubu)

Kamuda Çalışan Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Sorunları Çalıştayı ➔ (Kamuda Çalışan Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Sorunları Çalışma Grubu)

Ücretli-İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Sorunları Çalıştayı ➔ (Ücretli-İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Sorunları Çalışma Grubu)

Emekli Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Sorunları Çalıştayı ➔ (Emekli Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Sorunları Çalışma Grubu)

Engelli Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Sorunları Çalıştayı  ➔  (Engelli Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Sorunları Çalışma Grubu)

İş Güvenliği Uzmanlarını Sorunları Çalıştayı ➔ ( İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Çalışma Grubu)

Etkinliklerini gerçekleştireceğiz.

Son olarak da illerde bulunan İl Kooordinasyon Kurullarımız aracılığıyla yürüteceğimiz faaliyetlerimiz var. Bunlar da şöyle:

19 Eylül Mühendis, Mimar, Şehir Plancıları Dayanışma Günü etkinlikleri

3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü etkinlikleri

Kent Sempozyumları

Ve TMMOB Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarının Güncel Sorunları ve Çözüm Önerileri   Kurultayı

İKK’lar aracılığıyla yapacağımız Kent Sempozyumları ve Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarının Güncel Sorunları ve Çözüm Önerileri Kurultayını özelikle önemsiyoruz. Biliyorsunuz önümüzdeki yıl mart ayı içerisinde Yerel Yönetim Seçimleri gerçekleştirilecek ve bizim İKK’larımızın bulunduğu tüm illerimizdeki yerel yönetimlere ilişkin bütünlüklü çözüm önerilerimiz olması gerekiyor. Henüz kesinleşen bir Kent Sempozyumu yok ama sizden özellikle illerde bu doğrultuda inisiyatif geliştirmenizi istiyorum

İKK’lar aracılığıyla yapacağımız diğer etkinlik olan TMMOB Mühendis, Mimar, Şehir Plancılarının Güncel Sorunları ve Çözüm Önerileri Kurultayı da önce illerde yerel kurultaylar ve buralardan süzülen görüşler etrafında örgütlenecek merkezi kurultay biçiminde yapılacak. Bu kurultay hem örgütümüzün durumunu görebilmemiz hem de içinde bulunduğumuz kriz döneminde mühendis, mimar ve şehir plancılarının sorunlarını tespit edebilmemiz açısından bir hayli önemli.

Gördüğünüz gibi tüm çalışmalarımızı Odalarımız ve İKK’larımızla birlikte yürüteceğiz. TMMOB Çalışmalarında önemli bir ayak olan İl/İlçe Koordinasyon Kurullarımız TMMOB’nin kentlerde görünen yüzüdür. Birliğimiz dönem içerisinde her İKK ile en az bir kere bir araya gelinmesini de programına almıştır.

Sevgili Arkadaşlar,

Bildiğiniz gibi, kamuda çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarının ücretlerinin ve özlük haklarının iyileştirilmesi için on gün önce bir kampanya başlattık. Genel Kurulumuzda  yürütülen tartışmalar ve alınan karar uyarınca, söz konusu sorunlar ve çözüm önerilerini kapsayan bir dilekçeyi, 2019 Yılı Bütçesi hazırlıkları sırasında dikkate alınabilmesi için, Cumhurbaşkanlığına, TBMM Başkanlığına, Milletvekillerine, Bakanlıklara, Devlet Personel Başkanlığına, TBMM'de Grubu bulunan Siyasi Partilere ve Meclis Grup Başkanvekillerine gönderdik. 

Kampanya kapsamında resmi kurum ziyaretleri, işyeri toplantıları ve sosyal medya çalışmaları gerçekleştirecek, kamuda çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarının ücretlerinin ve diğer özlük haklarının iyileştirilmesi doğrultusunda çalışmalar yürüteceğiz. Bu süreçte üyelerimizin harekete geçirilmesi oldukça önemli. 

Bu konuda ve önümüzdeki dönemin zorlu yollarında emek, barış ve demokrasi mücadelesinde, doğanın ve kentlerimizin yağmalanmasına karşı yürütülecek mücadelede tüm Oda birimlerimize ve İKK’larımıza büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. 

Bu önemli görevi üstlenen tüm örgüt yöneticilerimize, İKK Sekreterlerimize ve İKK temsilcilerimize kolaylıklar diliyorum.

Sevgili Arkadaşlar,

Konuşmamın son bölümünde “Devlet Denetleme Kurulu mevzuatında yapılan değişikler ile mücadele” konusuna değinmek istiyorum. 

Az önce de ifade ettiğim üzere Devlet Denetleme Kurulu’na Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını inceleme ve denetleme görevini aşarak yargılama ve cezalandırma yetkisi de verilmiş bulunmaktadır.

Kararnameye göre DDK “ Kapsam maddesindeki kurum, kuruluş ve birimlerin her kademe ve rütbedeki görevlileriyle doğrudan yazışmaya, gerekli gördüğü elektronik ve fiziki ortamdaki gizli veya açık her türlü bilgi, belge, defter, kayıt, envanter, malzeme, mühimmat, taşınır ve taşınmazları işlem ve olayın her safhasında incelemeye, mahiyetleri uygun olanları gerektiğinde belirlediği yere istemeye veya getirtmeye, bilgi almak üzere her kademe, rütbe ve sınıftan ilgilileri çağırmaya, kurum ve kuruluşlardan temsilci istemeye yetkilidir.” 

Ve yine Kararnameye göre “her kademe ve rütbedeki görevliler hakkında görevden uzaklaştırma tedbiri uygulayabilir veya bu tedbirin uygulanmasını yetkili makamlara önerebilir.”

Öncelikle ifade etmek isterim ki, 5 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde yer alan düzenlemeler ve daha birçok düzenleme, Cumhurbaşkanının Meclisin “kanun yapma” yetkisini kullandığını göstermektedir.

Öte yandan bu benzeri düzenlemeler mesleki hak ve yararlar ile toplumun yararını buluşturan ortak çizgide yaptığımız lobi, eylem, propaganda vb. çalışmalardan rahatsız olan ve bizleri "öteki" olarak konumlandıran siyasi iktidarın Birliğimiz ve diğer emek, meslek örgütlerinin toplumsal denetim işlevlerini kırma, tasfiye etme veya sindirerek yandaşlaştırma yönlü çabalarının bir tezahürüdür.

Elindeki yetkilere rağmen, bürokrasi ve yargıda olduğu gibi meslek kuruluşlarına atama yoluyla müdahale edemeyen ve onları bir türlü istediği kalıba sokamayan siyasal iktidarın yeni müdahale araçlarını devreye sokmasının başlıca nedeni budur.

Birliğimiz bu çabalara karşı sessiz kalmayacaktır.

Konuya ilişkin olarak Oda Yazman ve Sayma üyelerinden oluşan bir komisyon kurduk. Komisyon, süreci izleyecek ve değerlendirecek.

Emek, meslek örgütleri üzerinde oynanan oyunları kamuoyuyla paylaşmak üzere DİSK, KESK ve TTB ile ortak bir çalışma grubu oluşturduk. Önümüzdeki günlerde DDK raporunu yayınlayacağız.

Sevgili Dostlar,

Şurası çok açık, baskılara ve yıldırma politikalarına karşı toplumsal muhalefetin de güç birliği içerisinde olması gerekiyor. 

TMMOB bu anlayışla başta DİSK, KESK ve TTB olmak üzere diğer emek ve meslek örgütleri ile dayanışmaya devam edecektir. 

Gelecek güzel günlere olan inancımızla kardeşlik türküleri söylemeye, barışı ve insanca yaşamı savunmaya ve daha demokratik bir ülke için mücadele etmeye devam edeceğiz.

Hepimize kolay gelsin arkadaşlar.

Yaşasın TMMOB, Yaşasın TMMOB örgütlülüğü.

 

Emin KORAMAZ
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı