TMMOB İZMİR KENT SEMPOZYUMU BAŞLADI
TMMOB İzmir Kent Sempozyumu, Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi'nde başladı. İzmir'in ulaşımdan çevreye, enerjiden kentleşmeye farklı alanlardaki sorunlarının masaya yatırılacağı sempozyum üç gün sürecek.
Sempozyuma İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak, İYTE Rektörü Prof. Dr. Zafer İlken, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, TMMOB İzmir İKK Sekreteri Ferdan Çiftçi, Odaların İzmir Şube Başkanları, öğretim üyeleri, kamu kurumu temsilcileri ve 500‘e yakın izleyici katıldı.
Sempozyumun açılışında konuşan TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Ferdan Çiftçi, "Bizler mühendis, mimar ve şehir plancıları olarak planlı, sağlıklı, güvenli bir İzmir istiyoruz. Kadınıyla, genciyle, engellisiyle, çocuklarıyla tüm yaşayanların dostu bir İzmir istiyoruz. Tüm kurum ve kuruluşlarıyla birlikte planlanan, birlikte yönetilen bir İzmir istiyoruz. Kolay ulaşılan, güvenli yapıları olan, alt yapı sorunu olmayan, suyu temiz ve bol bir İzmir istiyoruz. Havası temiz, yeşili bol, enerji sorunu olmayan bir İzmir istiyoruz. Zengin Ege kültürümüzü doyasıya yaşamak istiyoruz. İzmir‘de kentlilik bilincinin gelişmesine katkıda bulunmak, yerel yönetim adaylarında aklın ve bilimin ışığında bir vizyon sunmak amacıyla bu sempozyumu düzenledik. Diliyoruz ki bu çalışmalarımızdan, sempozyumda üretilecek görüş ve önerilerden yararlanılır ve İzmir daha yaşanılası çağdaş bir kent olur" dedi.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı da konuşmasında, yaşam kalitesini arttırmak, hizmetleri ve kaynakları eşitlik ilkesine göre kullanmak, çağdaş yaşamın gerektirdiği altyapı ve hizmetleri sağlamak gibi temel amaçlar benimsendiğinde kentlerdeki sorunların neler olduğu ve ne tür yatırımlar yapılması gerektiği konusunun net bir şekilde ortaya çıkacağını söyledi. İzmir‘in merkezi ve kıyısıyla dünyada çok az kentte bulunan bir özgünlüğe sahip olduğunu ifade eden Soğancı, TMMOB‘nin düzenlediği kent sempozyumlarında ortaya çıkan tabloyu, 20-21 Şubat 2009 tarihlerinde düzenlenecek "Yerel Yönetimler ve Kentleşme Sempozyumu"nda kamuoyu ile paylaşacaklarını söyledi.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ise, kent yönetiminin artık yalnızca yol, altyapı, su, imar, planlama hizmetleri olmadığını, kentleri kalkındırmanın da yerel yönetimlerin görevi olduğunu kaydetti. Kentin nazım planıyla, ulaşım master planıyla ve stratejik planıyla 5 yıldır sistemli ve planlı gelişme yoluna girdiğini söyleyen Kocaoğlu, yaşam kalitesini artıracak, çevreye, insana duyarlı bir yönetim anlayışıyla yol aldıklarını belirtti. Kocaoğlu, İzmir‘de 200 bine yakın sağlıksız konut bulunduğunu, kentsel iyileştirme ve dönüşüm yapılması gerektiğini ancak bunun bazı illerde örneği görüldüğü gibi gecekonduları apartmanlara taşıyarak yapılamayacağını söyledi. Kentsel dönüşümün sosyal yaşamı iyileştirmeyi de kapsaması gerektiğini vurgulayan Kocaoğlu, apartman konduların Avrupa‘da iflas ettiğini bizde de iflas etmeye mahkum olduğunu söyledi.
Konak Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ ise, merkezden alınan kararların yerel yönetimlerin elini bağladığını ve bu kararlar alınırken yerel yönetimlere ve halka danışılmadığını ifade etti. Tunçağ, su ve elektrik bağlanmasına ilişkin imar afları sonucunda Konak Belediyesine 7 bini aşkın numarataj başvurusu yapıldığını ve belediyeyi kilitlediğini belirterek, "aynı şekilde Karşıyaka ve Konak ilçelerinin bölünerek Karabağlar ve Bayraklı ilçelerinin oluşturulmasında da halkın mutabakatı aranmamıştır" dedi.
Açılış konuşmalarından sonra, Sempozyum kapsamında düzenlenen "Fotoğraflarda İzmir" yarışmasında ödül kazananlarının ödülleri verildi ve sergi açılışı yapıldı.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı‘nın açılış konuşması şöyle:
"Öncelikle, TMMOB adına bu Sempozyumun oluşmasını sağlayan Düzenleme ve Sempozyum Yürütme Kurulu üyelerine, Sempozyum Sekreterine ve Danışmanlar Kurulu üyelerine, Sempozyumun gerçekleşmesi için görev üstlenen birimlerimizin Yönetim Kurulu üyelerine ve Oda çalışanı arkadaşlarıma İzmir İKK Sekreterimiz Ferdan Çiftçi şahsında TMMOB Yönetim Kurulu adına teşekkür ediyorum. Bildirileri ile bu sempozyumu güçlendirecek bilim insanları ve uzman arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum.
Değerli katılımcılar,
Descartes "düşünüyorum; öyleyse varım" derken akılcı, rasyonel düşünceyi öne çıkarır. Bugün bizler sadece rasyonel düşünce ile yetinmeyerek, toplumsal gelişme ve kentlerimizin yaşanabilir hale gelmesi için "duyarlıyım; öyleyse varım" düşüncesini de benimsemek durumundayız. Bu duyarlılığa ve geleceğe yönelik inanca sahip olan TMMOB, hâkim söyleme karşı farklı seçenekler olduğunu göstermek üzere kent sempozyumları düzenlemeye karar vermiştir.
Bugüne kadar TMMOB adına İl Koordinasyon Kurullarımızca düzenlenen İstanbul, Bursa, Ankara, Kocaeli, Bodrum Yarımadası, Eskişehir, Denizli, Adana, Mersin ve Samsun sempozyumları bir yandan bilimsel ve mesleki düşüncelerimizin, diğer yandan duyarlılığımızın paylaşılmasına olanak sağlamıştır. TMMOB, İzmir Kent Sempozyumu ile kentlere ilişkin sorumluluğunu yerine getirmeyi, mevcut politika ve uygulamalardan farklı bakış açıları sunmayı ve kentlerin daha yaşanabilir niteliklere kavuşmasını amaçlamaktadır.
Değerli Katılımcılar,
Yerel yönetim seçimlerinin yaklaştığı bu dönemde kamuoyunda binlerce aday yarışmaktadır. Bu adayların yaşadıkları kentler için ne tür vizyonlar düşündükleri, hangi bilimsel ve teknik temeller üzerinden vaatlerde bulundukları ve projeleri hakkında tatmin edici açıklamalar duyamamaktayız. Bugün kentlerdeki en önemli sorunların nedeni donanımlı ve hazırlıklı yöneticilerin sayıca çok az olmasıdır. Parasal kaynakların yetersizliği, sorunların büyüklüğü, yatırım maliyetleri ve benzeri çoğu gerekçe temelde yönetim kapasitesinin yetersizliğinin başka türlü ifadeleri olarak görülmektedir. Kent sorunları genelde aşırı göçe bağlanarak, kısa vadeli geçici çözümler ve kolaycı bir tutumla sosyal, fiziki ve teknik sorunların yapısal ve kalıcı çözümünden kaçınılmaktadır. Bu nedenle kent sorunlarının çözümünde en temel aşama öncelik sıralamasını doğru biçimde tanımlamaktır.
Yaşam kalitesini arttırmak, hizmetleri ve kaynakları eşitlik ilkesine göre kullanmak, çağdaş yaşamın gerektirdiği altyapı ve hizmetleri sağlamak gibi temel amaçlar benimsendiğinde kentlerdeki sorunların neler olduğu ve ne tür yatırımlar yapılması gerektiği konusunda zihnimiz netleşecektir. Kentlerdeki ulaşım, altyapı, konut, çevre, sosyal ve kültürel etkinlikler "çağdaş yaşamın gerektirdiği kentsel yaşam kalitesi" bağlamında değerlendirildiğinde mevcut durumun ne derece yeterli olduğu, net tür uygulamaların doğru yapıldığı ve hangi projelerin doğru temele dayandığı kolaylıkla anlaşılacaktır.
Değerli katılımcılar,
Bilindiği üzere her yıl Birleşmiş Milletler tarafından "İnsani Gelişmişlik Raporu" hazırlanmaktadır. Bu raporlarda belirli gelişmişlik göstergelerine göre ülkelerin gelişmişlik sıralaması yapılmakta ve geleceğe yönelik hedefler ortaya konmaktadır. Başlangıçta ağırlıklı olarak ekonomik göstergeler kullanılmakta iken günümüzde sağlık, eğitim, siyasal özgürlükler, sosyal olanaklar, kamu hizmetleri, sağlık, çevre kalitesi ve benzeri çok sayıda gösterge esas alınmaktadır.
Artık benzeri bir gelişmişlik raporunun kentler için de hazırlanması gerekmektedir. Ancak bu bağlamda kentlerin ekonomik, sosyal ve teknik yönlerden gelişmişlik düzeyleri ölçülebilir. Nicelikçi gibi görünen bu yaklaşımın, kentlerdeki yaşam kalitesine yönelik nitelikçi yanının da geliştirilmesiyle doğru bir bakış açısı sağlayacağı düşünülmektedir. Bu tür bir araştırma ile kentlerimizde bireylerin barınma, ısınma, ulaşım, içme suyu, sosyal ve kültürel etkinlikler için ödedikleri maliyetler ölçüldüğünde, aslında yaşam maliyetlerimizin büyük bölümünün yanlış yatırımlardan kaynaklandığı görülecektir. Diğer yandan, ulaşım için harcanan zaman, hava kirliliği, içme suyu kalitesi, sosyal ve kültürel etkinliklere katılma düzeyi, fiziki ve mimari kalite de dikkate alındığında kentlerin nitelik olarak hangi düzeylerde olduğu anlaşılacaktır. Çağdaş yaşam koşullarının gereği olarak kent yönetiminde ve hizmetlerin sağlanmasında; toplumun katılımı, engelliler ve dezavantajlı kesimlerin ihtiyaçlarının karşılanması gibi temel görevlerin ne düzeyde yerine getirildiği irdelenmelidir.
Bugüne kadar düzenlenen kent sempozyumlarında anlaşıldığı üzere popüler bakış açısına göre çok beğenilen birçok kentsel projenin, yatırımın veya uygulamanın aslında kentlilerin temel gereksinimlerini karşılamaya ve yaşam kalitesini arttırmaya yönelik olmadığı görülmüştür. Belediyeler sözde "hizmet yarışı" içerisinde telafisi olmayan uygulamalar için büyük kaynaklar harcamaktadır. Kısa vadede olumlu karşılanan çoğu yatırımın uzun erimde bireylere yansıyan büyük maliyetlere neden olduğu ve aslında çoğu kez yaşam kalitesini gerilettiği görülmüştür. Başta büyük şehirlerde yapılan yol, altyapı, konut ve benzeri çoğu yatırımın gereksinimlere ve tekniğine uygun biçimde yapılmadığı, bu nedenle bireylere büyük maliyetlerin yansıdığı görülmüştür. Çoğu Avrupa kentinden daha pahalı olan otobüs bilet fiyatları, doğalgaz fiyatları, su fiyatları, çevre temizlik vergileri, konut kiraları gibi maliyetlerin nedenleri detaylı olarak incelendiğinde kentlerdeki yanlış yatırımların kamu hizmetlerini ciddi düzeyde arttırdığı görülecektir.
Konumuz bugün İzmir.
İzmir‘in de bu sözde "hizmet yarışı" içerisinde girmeden, daha aklıselim, daha duyarlı ve ayakta kalan son değerlerine karşı saygılı bir anlayışla yönetilmesi beklenmektedir. İzmir‘in merkezi ve kıyısı dünyada çok az kentte görülebilecek bir özgünlüğe sahiptir. Sahil yolu, katlı otopark, iş merkezleri gibi yatırımlara izin vermeden bu değerimizi korumak zorundayız. Ülkemizde kentlerimizin yaşanabilirliği çok düşük düzeydedir. İzmir fiziksel, sosyal ve kültürel yönleriyle özelliğini koruyabilmiş ender şehirlerden biri olarak görülmektedir. Ancak kentin kendine özgü bölgesi şehir merkezinin belirli kısımları ile sınırlıdır. Oysaki bütün semtleri, bütün kıyıları aynı düzeyde korunabilmeli ve aynı kalitede tasarlanabilmeli, korunabilmeliydi. Bu nedenle önümüzdeki dönemlerde İzmir‘deki var olan fiziki durum ve hizmetlerin alışılagelen yüzeysel yöntemlerden farklı biçimde "kentsel yaşam kalitesi", "yaşam maliyetleri", "özgün değerler" bağlamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bir kentin yaşanabilirliğinin ve özgünlüğünün yansımaları farklı biçimlerde görülebilmektedir. Kentin konuklarınca görülmeğe değer, özgün ve tarih sayfalarında yer etmiş mekanlarını korumak ve sonraki nesillere bırakmak gibi bir sorumluluğumuz bulunmaktadır. 19. yüzyılda, 20. yüzyıl başlarında adından söz ettiren, birçok yazarın, şairin ve senaristin ilham kaynağını oluşturan İzmir, bugün aynı değerlerini koruyabilmekte veya yeni değerler üretebilmekte midir?
Benzer şekilde sinema bunun diğer göstergelerinden biri olmaktadır. Kaç filmde İzmir yaşanılası bir kent olarak işlenmektedir? 1960‘lı-70‘li yıllarda sayısız filmde konu edilen bir kent, bugün neredeyse adından hiç söz ettirememektedir. Günümüz sinemasında başta İstanbul olmak üzere kentler, yabancılaşma ve bireylerin yalnızlaşmasının mekanı olarak görülmektedir. Doğruluk payı yadsınamayacak bu durum gerçek yaşamda da geçerli bir izlenimdir. Günümüzde aidiyet ve sahiplenme duygusunun yitirildiği kentlerde, sermaye kesimi kolaylıkla sahiplenme ve kazanç yolu olarak kullanma becerisi göstermektedir. Marks‘ın "Tarihçilerine sahip çıkmayan aslanlar avcı hikâyeleri dinlemeye mahkûmdur" sözü kentlerimiz için yorumlandığında günümüzde kentin talanına karşı kentlilerin sessiz kaldığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Değerli katılımcılar,
TMMOB kent sorunlarına ilişkin olarak yerel yönetimler, kamu kaynaklarının dağılımı, afetler, çevre, altyapı, ulaşım, konut, turizm, kentsel koruma, kentsel dönüşüm temalarında sorun tespitlerini ve çözüm önerilerini kamuoyuna sunmaktadır.
TMMOB kent sempozyumları ile elde ettiği bilgi ve deneyimi İzmir Kent Sempozyumu ile de zenginleştirmenin sorumluluğu ile ve sizin katkılarınızla bu sempozyumu gerçekleştirmektedir. 20-21 Şubat‘ta Ankara‘da Şehir Plancıları Odamız sekretaryalığında gerçekleştireceğimiz Yerel Yönetimler ve Kentleşme Sempozyumumuzda da TMMOB‘nin konu ile ilgili siyaset belgesi kamuoyu ile paylaşılacaktır.
TMMOB kent yaşamını ilgilendiren imar, kültür ve turizm, çevre, kamu yönetimi ve yerel yönetim sistemini düzenleyen yasaların eksiklik ve yetersizliklerinden bahsederken insan sağlığı, doğal çevre, insan hakları-kentli hakları, katılım, yaşanabilirlik gibi kavramlara referans vermektedir.
Biz biliyoruz: Sanayi, enerji, turizm, tarım, ulaşım, sağlık, çevre, eğitim, kent, kültür ve sanat politikaları bir arada gerçekleştirilmedikçe ve her birine eşdeğer önem verilmedikçe arzu ettiğimiz kent yaşamı gerçekleşmeyecektir.
Değerli Katılımcılar,
Berthold Brecht "Okumuş Bir İşçi Soruyor" adlı şiirinde şunları söylüyor:
Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim? Kitaplar yalnız kralların adını yazar. Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?
Bir de Babil varmış boyuna yıkılan, kim yapmış Babil‘i her seferinde?
Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar altınlar içinde yüzen Lima‘nın?
Ne oldular dersin duvarcılar Çin Seddi bitince?
Yüce Roma‘da zafer anıtı ne kadar çok! Kimlerdir acaba bu anıtları dikenler?
Brecht bunları söylerken, elbette kentin yöneticilerini, sermaye sınıfını, kralları anmıyor. Bugün kent için bir taş daha ekleyebileceksek öncelikle kentleri kuranlar ve yaşatanları anmak gerekir. Kentlerimizin arzuladığımız biçimde yaşatılması için gücümüzün ve potansiyelimizin farkında olarak farklı seçenekler sunma görevimizi bu sempozyum ile de yerine getirmek istiyoruz.
Değerli katılımcılar,
Bir kente sahip çıkacak o kentte yaşayan bireylerdir. Kente dair her türlü kararda kentlilerin katılımının sağlanması vazgeçilmez bir hak olmalıdır.
TMMOB "Hepimiz kentin sakini değil sahibi olalım, bunun için mücadele edelim" diyor.
Hepinize saygılar sunuyorum."